Vezirköprü tarihi, insanoğlunun yeryüzündeki serüveni kadar eskidir.
Yörenin bereketli Kızılırmak havzası ve zengin yerel su ağları ile
örülü olması, çağlar boyunca insan yerleşimi için uygun bir zemin
oluşturmuştur. Yakın zamana değin Vezirköprü tarihi, Hititlerle
başlatılagelmiştir. Ancak son zamanlarda elde edilen bulgular
ışığında, bu tarihi daha da geriye rahatlıkla götürebiliyoruz.
Dünya, yaşadığı uzun buzul çağını bitirmiş,
iklimin değişmeye başlamasıyla beraber, bu zamana değin yalnızca
doğal gereçlerle avcılık ve toplayıcılık yapan insanoğlu rahat bir
nefes almıştı. 20 - 30 kişilik populasyonlarla, şimdi daha az yer
değiştiriyor, beslenme problemi yaşamadan gittiği yerde daha uzun
zaman kalabiliyordu. M.Ö 8000 yılından
başlayıp, M.Ö 5500 yılına değin 2500 yıl süren Neolitik dönem tam
anlamıyla devrimler çağıydı.
İnsanoğlunun madeni (bakırı) keşfetmesiyle
neolitik dönem sona eriyor ve yeni bir çağ başlıyordu: Kalkolitik
Dönem. (M.Ö 5500 - M.Ö 3000 ) İşte tam da bu dönemde, günümüzden
yaklaşık 7.500 yıl önce ilçemizin bugünkü yerleşim yerine çok yakın
olan Adatepe'de yerleşildiğine ilişkin izler görüyoruz.
Adatepe Taş Baltaları
Bünyamin KIVRAK Koleksiyonu
İLK YERLEŞİM ADATEPE'DE
Bu tepe, herhangi bir dağ ya da tepe
silsilesine dahil olmayan, yekpare kayadan oluşuyordu ve savunması
kolaydı. Toplam 1500 dönümlük tepenin 400 dönümlük taraçasının
etrafı basit bir surla çevrildi. Olasılıkla güney-doğu yönünden "kapılık" bırakıldı. Neolitikten Kalkolitik sürecine giren
çağcılları gibi, basit yöntemlerle toprak işlediler. (Tahıl ya da
çeşitli bitki köklerini öğütme gibi işlemlerden geçirerek bir yemek
kültürü oluşturdukları yargısına da, alanda bulunan öğütme ve dövme
taşlarından anlıyoruz.)
Neolitik dönemi devrimlerinden olan mülkiyet kavramının gelişmesiyle
beraber, topraklarını paylaştılar. Kendilerini yakın düşmanlarından
ve yabanıl hayvanlardan korumak ve avladıkları hayvanların etlerini
işlemek için çakmaktaşından (sleks) kesici, kazıyıcılar ok ve mızrak
uçları; araştırmalarımızda Akçay'dan getirilen koyu yeşil renkli
sert bir taştan
(belki diorit ) el baltaları yaptılar. M.Ö 5500'lü yıllardan
başlayıp 2500 yıl süren kalkolitik dönemin hemen hemen tüm izlerini
barındıran Adatepe, yine bu dönemde gelişen tapım olgusunu da tanık
oluyor. Neredeyse dairesel bir yerleşim yeri olan bu doğal "kale"nin
tam ortasında bir de tapınak formu mevcuttur. ( Kimilerine göre ise
bu yapı bir tümülüstür.) Yerleşim yerleri ve tarım alanları bu
formun etrafında merkezden dışarıya doğru dairesel genişleyerek
serpişmiştir. Adatepe doğal bir kale olduğundan, hemen her dönem
önemli bir yerleşke olmuştur. Muhtemelen maden üretimi de
gerçekleştirilmiştir. Bölgede yapılan yüzey araştırmalarında bunu
destekleyen maden ve cüruf kalıntılarına rastlanmıştır.
Maden kullanımıyla gelişen ve kendine güveni artan yöre sakinlerinin
Tunç Çağı boyunca (3000 - 1200) tepenin kuzey-doğu eteklerinde yeni
bir yerleşke oluşturduğuna tanık oluyoruz. Şimdiki Adatepe
yerleşiminin hemen kıyısındaki "Tepecik" te Alman Arkeolog Rainer
Czichon ve arkadaşlarının yaptığı yüzey araştırmalarının
yayımlanmamış sonucuna göre "Tepecik" önemli bir dokuma merkeziydi.
Olasılıkla ilkel ticaret yolları (ki, bunların bölge için en
önemlisi Çorum-Merzifon-Havza-Vezirköprü-Oymaağaç doğal yoludur. Bu
yol ayrıca en eski ticaret yollarından Asur-Kaniş-Zalpa yolunun da
doğal uzantısıdır.) aracılığıyla önemli oranda dokuma ticareti
yapılmıştır.
Adatepe Sleks Ok Uçları
Bünyamin KIVRAK Koleksiyonu
Bugün bile Anadolulu mu yoksa
Anadolu'ya Avrupa'dan ya da Kafkasya'dan mı geldikleri tartışma
konusu olan Hititler, Kızılırmak yayı içerisinde önemli bir uygarlık
kurmuşlardı. M.Ö 2000'li yıllarda Asur Ticaret Kolonilerinin
ekonomik etkinlikleriyle palazlanan yerel beylerden bazıları,
çevreleriyle anlaşmalar yapmaya başladılar. Bu anlaşmalardan en
başarılısını kuşkusuz Kuşşara kralı Pithana ve oğlu Anitta
yapmıştır. Başkentlerini bugünkü Kayseri sınırları içerisindeki
Kaneş'e taşıyarak, önemli bir siyasi başarı sağladılar. Bu sırada
tarihler M.Ö 1750'leri gösteriyordu. Çiviyazısı kullanan Hititlerin
dili bir türlü çözülemiyordu. Ta ki 24 Kasım 1915 tarihinde B.
Hrozny'nin Berlin'de Önasya Kurumu üyelerine verdiği konferansa
değin... Hrozny'e göre Hititçe, Hint - Avrupa dil ailesinin ölü bir
üyesiydi. Bu tarihten sonra Hititler daha hızlı çözümlenir oldu.
Hititlerin özenle oluşturdukları arşivlerde bulunan tabletlerden
yola çıkarak, önemli şehirlerinin yerleri bir bir belirlendi, bu
bilgiler ışığında birçok Hitit coğrafyası haritası yayımlandı.
Ancak bunların hiçbirinde Vezirköprü yer almıyordu.
1972 yılının Ağustos ve Eylül aylarında İstanbul Üniversitesi,
Edebiyat Fakültesi, Eski Önasya Dilleri ve Kültürleri Bölümü Başkanı
Prof. Dr. U. Bahadır Alkım'ın idaresinde Türk Tarih Kurumu, Milli
Eğitim Bakanlığı ve İstanbul Üniversitesi adına, Orta Karadeniz'de
gerçekleştirilen yüzey araştırmalarında bu ekibin yolu Vezirköprü'ye
düştü. Bu ekipte halen İkiztepe Kazı Başkanlığını yürüten Prof. Dr
Önder Bilgi de vardı. Daha önce T:Özgüç'ün (1941), J.A. Dengate'nin
(1971), J.C Macqueen'in (1980) gördüğü Oymaağaç'ta yüzey araştırması
yapan Alkım, önemli izlenimlerle ayrıldı Vezirköprü'den. İlçemizin
yerel tarih araştırmacısı merhum Şakir Atıcı'nın anlattığına göre;
Alkım, Oymaağaç Höyük Tepe'yi kazmak istediğini de fısıldadı.
Atıcı'ya göre, Vezirköprü'den yeni dönen Bahadır Alkım'a Anadolu
Medeniyetleri Müzesi'nde bir Hitit tableti getirildi. Tablette Zalpa
şehrinin adı ve yeri zikredilmektedir. Bunun üzerine Oymaağaç'la
ilgilenmeyi bırakan Alkım, çalışmasını İkiztepe'ye kaydırır.
İkiztepe Kazısı Bahadır Alkım'ın öğrencilerinden Önder Bilgi
tarafından halen yürütülmektedir. Önder Bilgi, yıllardır Samsun
yöresinde çalışmaktadır ve Vezirköprü'de de çalışmalar
yürütmektedir. Bu bağlamda Oymağaç Höyük Tepe'nin topografik ilk
haritasını da çıkaran kişidir. Bu tarihten sonra bazı bilim
insanları Oymaağaç Höyük Tepe ile ilgilendilerse de; hiçbirisi
Ağustos 2005'te Önder Bilgi'nin önerisi ile Oymaağaç'a gelen Alman
Arkeolog Rainer Czichon kadar ciddi olmamıştı. Botanikçisinden
jeologuna değin kalabalık bir bilim insanı grubu ile Oymaağaç'a
gelen Rainer Czichon, höyükte çok önemli buluntular ele geçirmiştir.
(Bu zamana değin Hititler hakkında bilinmeyenlerin de
aydınlanacağını düşündüğümüz buluntuları sitemizdeki Rainer
Czichon'un kazı raporunda görebilirsiniz.) Olasıdır ki, 2006
yazından itibaren arkeoloji tarihi Vezirköprü'den çok şey
öğrenecektir.
Oymaağaç Höyük
HİTİTLERİN KUTSAL KENTİ: OYMAAĞAÇ
Oymaağaç Höyük Tepe'nin Hititlerin hangi
dönemine ışık tutacağını tam olarak bilememekle birlikte, hiç
değilse birkaç bin yıl yerleşim yeri olarak kullanıldığını şimdiden
söyleyebiliriz. Olasılıkla Adatepe'de yerleşen çağcıllarına komşuluk
etmiş bir tabaka;Tunç dönemi ve orta tabakalarda da Asurdan
başlayıp,Kaniş karumunda konaklayan, oradan Karadeniz'e kadar uzanan
ticaret kervanlarının önemli uğrak yerlerinden biri olan ve fırtına
tanrısına adanmış adıyla muhteşem Hatti ve Hititlerin kutsal
kenti:NERİK (')...
KADEŞ BARIŞI VE OYMAAĞAÇ
Son yapılan araştırmalarda bir çok bilim insanı
Nerik'in yerinin Oymaağaç olduğunda hemfikirlerdir. Oymaağaç Höyük
Tepe'nin ilk tabakalarının Adatepe ile çağcıl olduğunu söylemiştik.
Dolayısıyla, Oymaağaç'daki yerleşmenin Hititlerden çok geriye
gittiğini buradan bilmekteyiz. Ancak bu dönemler belli bir siyasal
anlamı kapsamaz. Oymaağaç'ın siyasal önemi, Hititlerden hemen önce
Anadolu'da görülen Hatti Uygarlığı ile başlar. Neredeyse Hititlerden
ayrı düşünülemeyen ve M.Ö 3000'li yıllarda izleri görülmeye başlanan
bu uygarlık da Hitit coğrafyası içindeydi. Oymaağaç parlak devrine
daha Hattiler'le başlamıştı ve güneş tanrıçası Vuruşemu ile fırtına
tanrısının oğlu ve yine Fırtına tanrısı Nerik adına kurulmuş bir
tapınağı vardı; adı da buradan gelmekteydi. Bu nedenle daha Hatti
döneminde Marassantiya (Kızılırmak) nehrinin bereketli kıyısındaki
kent, önemli bir dinsel merkezdi. Hitit döneminde ise, aynı dinsel
kimliğini sürdürmüş ve en parlak dönemine M.Ö 1275 yılında
ulaşmıştı. Çünkü ünlü Hitit kralı III. Hattuşili, yeğeninden Hitit
krallığını alıncaya değin, Nerik'i de içine alan bölgenin kralı idi.
Aynı zamanda bir rahip-kral olan III. Hattuşili; Hitit kralı III.
Mürşili ile çekişme halindeydi. Kuzey Anadolu'da Nerik'in de içinde
bulunduğu geniş bir bölgeyi elinde bulunduran III. Hattuşili, yeğeni
tarafından sürekli sıkıştırılıyordu. Sonunda elinde kala kala
Hakpişaş (Amasya) ve Nerik kalmıştı. Bundan sonrasını Hattuşili'den
dinleyelim: '... Hakpişaş'ı ve Nerik'i de elimden alınca artık ona
uymadım ve ondan ayrıldım. Olay elbette bu denli masumane
gerçekleşmemişti. Yeğeni III. Mürşili'yi yenmiş ve Hitit kralı
olmuştu. Her ne kadar yandaşları yeğeninin kellesini getirmeyi
teklif etmişlerse de; O, yeğeninin dönemin diğer süper devleti
Mısır'a kaçmasına göz yumdu. Krallığı eline geçiren III. Hattuşili;
kendisi gibi bir Rahip kral Pentipşarri'nin kızı olan eşi Puduhepa
ile neredeyse dine dayalı bir yönetim biçimi oluşturdu. Kısacası
dini siyasete alet ettiler. (Ne de olsa Nerik'in dinsel atmosferinde
bulunmuşlar ve bundan etkilenmişlerdi.) III. Hattuşili güçlü bir
imparatorluk kurdu. Dirayeti ve acımasızlığıyla, diğer Hitit
krallarından biraz farklıcaydı. Oysa, çocukluğunda önemli bir
hastalık geçirmiş ve ölümden dönmüştü. (Zaten kendisini rahipliğe
götüren süreç de buydu.) İktidarının ilk yıllarında dünyanın ilk
yazılı anlaşması ile sonuçlanan Kadeş Savaşı (bu konuda farklı
tarihler olmasına karşın, en kabul gören tarih 1280 yılıdır.) yeni
bitmiş ancak barış süreci bir dinginliğe bürünmüştü. İlk olarak II.
Ramses'le Kadeş anlaşmasını imzaladı.( M.Ö 1270 ) Kral III.
Hattuşili ve eşi Puduhepa'nın ortak mühürlerinin okunabilen
bölümünde : ... Arinna kentindeki Güneş tanrısının, Nerik
kentindeki Göktanrısının ve Şamuha kentindeki İştarın gözdesi...
ibaresi görülmektedir.
Üzerinde Oymaağaç'ın (Nerik) adının da bulunduğu 3. Hattuşili' ye
ait HİTİT mühürü
Mühründen de anlaşılacağı üzere, kendisine
tanrısal bir sıfat yakıştırmıştı. Bunda, yüzyıllar boyunca dini bir
merkez olmuş Nerik'te bulunmasının etkisi büyüktü. Görüldüğü üzere,
Kadeş barışını imzalayan III. Hattuşili, Hakpiş ve Nerik kralı
olması nedeniyle uzunca bir süre Vezirköprü'de bulunmuştur. III.
Hattuşili'nin ne kadar süre ile Nerik'te kaldığını bilmemekle
beraber; Kadeş Savaşına III. Muwatalli'nin bir komutanı olarak bu
bölgeden asker toplayıp katıldığını, dönüşte Lawazantiya şehrinde
Puduhepa ile karşılaşıp evlendiğini ve buradan da Nerik'e döndüğünü
biliyoruz. Nerik'te uzunca bir süre kalmış olmalıdır. Zira,
muhtemelen Puduhepa'dan olan oğlu Nerikkaili, adından da
anlaşılacağı üzere Nerik'te doğmuştur. Nerik Kenti, Hattuşili'yi ve
eşi Puduhepa'yı dinsel atmosferiyle çok etkilemiş olmalıdır ki,
oğullarına "Nerikli" anlamına gelen "Nerikkaili" adını vermişlerdir.
DEMİR SİLAHLARLA
SALDIRDILAR
Hattuşili 1250 yılına kadar Hitit kralıdır. Bu tarihten sadece 50 yıl
sonra (M.Ö 1200) Hitit tabletleri anlaşılmaz şekilde susuyor.
Mısır'daki Medinet Habu Tapınağı'ndaki yazıta göre; ...Hatti
Ülkesinin hiçbir krallığı bu saldırılara karşı koyamadı. Önlerinde
bir ateş topu ile Mısır'a doğru gelmeye başladılar. Deniz Kavimleri
adı verilen savaşçılar, Egeden başlayarak tüm Anadolu'da taş üstünde
taş bırakmazlar: Hitit İmparatorluğu yıkılmış ve konumuz olan Nerik
de tarihin tozlu tabletlerindeki yerini almıştır.
Demir Çağ Ok Ucu
Adnan ACİ Koleksiyonu
BİR DEMİRÇAĞ ŞEHRİ: ESENKÖY
Hitit İmparatorluğu'nun yıkıldığı tarih olan M.Ö 1200 aynı zamanda
Demir Çağı'nın da başlangıç tarihidir. Muhtemeldir ki, İmparatorluğu
yerle bir edenler Anadolu'ya demir silahlarla saldırmış
olmalılardır. Vezirköprü ve çevresi Demir Çağında da önemli bir
yerleşim yeri olmuştur. İlçenin 15 km güneybatısında Esenköy
sınırları içerisinde bulunan ve yöredeki yaygın adıyla Paflagon tipi
kaya mezarını da içine alan bölgede bulunan mimarik parçalar,
yörenin önemli bir Demirçağ yerleşkesi olabileceğine işaret ediyor.
Ayrıca, aynı dönemin sonlarına doğru Oymaağaç Höyükte de yerleşimin
sürdüğüne bulunan çanak çömlek parçaları ışığında tanık oluyoruz.
Esenköy Kaya Mezarı
KARTAL BURUNLU KALE: SAGYLİON
Demir Çağının başlangıcı ile yıkılan Hitit
Uygarlığının külleri arasından Anadolu'da yeni bir uygarlık boy
gösteriyordu: FRİGLER... Neredeyse, Hitit kentlerinin birebir
üzerinde şimdi Frig kentleri yükseliyordu. Hititlerin çöküşüyle
uzunca bir süre karanlıkta kalan Anadolu, tekrar gönenmişti.
Vezirköprü'nün birçok yerinde görülen ve "Anadolu'nun Piramitleri"
diye adlandırılan anıtsal mezarlar bu döneme ait olabilirler.
Yaklaşık 500 yıl süren bu dönemin bitişiyle sırasıyla Kimmerler ve
Lidya hakimiyetinde kalan Vezirköprü; Lidyalılarla Perslerin
savaşından Perslerin galip çıkmasıyla (M.Ö 585) Pers Satrapları
tarafından yönetilen Pontus hakimiyetine girdi. Pontus Devletinin
iki başkenti (Amasya ve Sinop) arasındaki doğal geçiş yolu
üzerindeki Vezirköprü, hayli önemli bir şehir oldu. Bu gün de
ilçenin birçok yerinde Pontus kralları tarafından darp edilen
paralar bolca bulunmaktadır. Bu gün Kocakaya köyünde "Eğrikale"
olarak anılan yerde bu dönemde Sagylion adlı muhteşem bir kale
vardı. Pontus Kralı Mitridat 6. Eupator, tüm Anadolu'yu egemenliği
altına alıp, Kırım'da oğlunun ihanetine uğradığında (M.Ö 63)
imparatorluk yıkıldı ve tüm Anadolu'da olduğu gibi Vezirköprü'de de
Roma dönemi başlamış oldu.
CLAUDİUS'UN ADINI VERDİĞİ ŞEHİR
Roma generali Lucullus'un Vezirköprü'yü de içine alan genişçe bir
bölgeyi işgal ettiği bilinmektedir. Roma Dönemindeki Vezirköprü,
kuşkusuz zengin bir kentti. Neredeyse bu günkü yerleşim yeri ile aynı
yerde oturan kentin mezarlığı bile bu günkü Yeni mahalle mezarlığı ile
aynı yerdeydi. Zengin bir yerleşim yeri olan yukarı şehir, bugünkü
Cumhuriyet mahallesi ile örtüşüyordu ve zengin köşkleriyle bezeli,
bakımlı bir kentti. Bu dönemdeki adı Andrapa ya da Neoclaudiopolis
olmalıdır. MS 41-54 yılları arasında Roma İmparatoru olan Claudius
tarafından planlı bir kent olarak inşa edilmiştir. Bu tarihlerden
itibaren sürekli gelişen kent; İmparator Antoninus Pius döneminde en
parlak günlerini yaşmıştır. Bu döneme ilişkin buluntuların lüks tüketime
yönelik olması bunun en iyi örneğidir. Roma İmparatorluğunun M.S 385
yılında Doğu ve Batı diye ayrılmasıyla Bizans toprağı olan Vezirköprü,
Roma dönemindeki görkemini halâ sürdürüyordu. Bizanslılar zamanında
Fezimon ve Teokliopolis adlarıyla anılmıştır.
Bizans Dönemi Kurşun Posta Mühürleri
Adnan ACI Koleksiyonu
Neoclaudiopolis buluntusu Cam Eserler
Bünyamin KIVRAK Koleksiyonu
Roma Dönemi Cam Eserleri
Adnan ACI Koleksiyonu
SELÇUKLULAR'IN GEDEKARA'SI
Büyük Selçuklu Devleti ve Bizanslılar arasında geçen
mücadeleler sırasında tekrar tahrip olan şehir Malazgirt
muharebesinden sonra Danişmendlilerin eline geçmiş, Selçuklu Sultanı
Mesud'un şehri Danişmendlilerden almasından sonra Sultan Mesud tarafından 1160 yılında
Gedekara kasabası adıyla yeniden kurulmuştur.
Tarih boyunca bir çok olaylara sahne olan ve zaman zaman
yıkılıp yeniden kurulan kasaba
Köprülü Mehmet Paşa
zamanında bugünkü halini alarak Vezirköprü ismini
aldı.
Tacettin Paşa Camii
Evliya Çelebi'ye göre
Vezirköprü o zamanlar şehzade ve paşaların sayfiye yeri halinde idi.
Vezirköprü ilçesi daha sonra Celali çeteleri tarafından tahrip
edilmiş, şehri sık sık basan eşkıya çetelerinden korunmak için halk
Taşkale ve Toprakkale isimleri verdikleri kaleleri yaparak
sığınmışlardır. Bu kalelerin yerinde bu gün mahalleler kurulmuştur.
Köprülü Mehmet Paşa'nın tamirleriyle ayağa kalkan şehir, idari
bakımdan Sivas Beylerbeyliğine bağlı Amasya Mutasarrıflığı içinde
iken 1925 yılına kadar Amasya'ya bağlı bir ilçeydi. 1925 yılından
itibaren ise Samsun iline bağlı ilçe merkezi haline gelmiştir.
Bu İçeriğe Yapılan Yorumlar
Yorum Yazan : Aykut İvgin
Tarih : 31.08.2012 22:07:04
Tarihçe Site Çok Güzel Gerçekten Sitedeki Bilgiler İçin Teşekkürler
Telif Hakkı 2012 Vezirportal.com a Aittir. Her Hakkı Saklıdır.
Vezirportal.Com adresi üzerinde bulunan fotoğraf ve bilgiler izinsiz kullanılamaz.
www.vezirportal.com 'a giriş yapan bulunan ziyaretçiler, firmalar YASAL UYARI'yı ve Alt Taraftaki Uyarı 1 ve Uyarı 2 'yi Kabul Etmiş Sayılır.
UYARI 1 : www.vezirportal.com Sitesinde Yayınlanan Firmaların, Resimleri-Fotoğrafları, Telefon Numaraları, Adresleri, Ürün İlanları ve Diğer TÜM İçeriklerinin, Bilgilerinin YASAL Sorumluluğu Kayıtlı Firma'ya Aittir.İstenildiği Zaman Firma ile ilgili Tüm Bilgiler Silinecektir.İletişim Bölümünden Ulaşabilirsiniz. UYARI 2 : Vezirportal.Com Websitesi içeriğinde yer alan firmaların bilgileri, telefon numaraları ve adresleri reklam amaçlıdır.Hiç bir Firma'dan Ücret Talep Edilmemektedir ve Ücret Alınmamıştır.Vezirportal.Com'a Eklenen Firma Bilgileri, Sitemize Giriş Yapan Ziyaretçiler veya Firma Sahipleri Ücretsiz Reklamlarını Yapması İçin, İzinsiz Kendileri Tarafından Ekleyebilmektedir.Bu yüzden Vezirportal.Com hiç bir şekilde YASAL sorumluluk kabul etmemektedir. Eğer Reklamını yani bilgilerinin silinmesini isteyenler iletişim bölümünden bizlere ulaşabilirler. Vezirportal.Com Yönetimi...
Firma ekle, ücretsiz firma ekle, ilan ekle, firma rehberi,Firma, Firma ekle Ücretsiz ilan ekle, Bedava firma ekle,ücretsiz ilan ekle, ilan ekleyin, firma siteleri, firmasal reklamlar, ücretsiz firma scripti, link ekle, site ekle, firma ara, rehber sitesi, firmalar rehberi, şirket ekle,işyeri ekle, Türkiye reklam rehberi, istanbul reklam rehberi, rehber dizini, dizin rehberi.
Bu web sitesi, www.google.com hayranıdır.
Bu siteden en iyi görüntüyü 1024*768 ve üzeri ekran çözünürlüğünde alabilirsiniz. Tavsiye edilen internet tarayıcımız Mozilla Firefox'dur.
Sayfanın Yüklenme Zamanı : 3,515625E-02 saniyedir.